CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Altay, “Yabancıya konut satışının Türkiye’de kiracı konut sahibi bağlantısını getirdiği noktanın dokümanıdır. Bu tablo, hem konut sahibini hem kiracıyı mağdur eden bir tablodur. Artık, Erdoğan bir şeyi sabitleyeceksen bırak vatandaşın sahip olduğu konutun, iş yerinin kirasını sabitlemek için kanun çıkarmayı; sen kendi yaptığın artırımları sabitle. Doğalgazı sabitle, mazotu akaryakıtı sabitle, elektriği sabitle ve bu tartışmalar, Türkiye’de hiç yapılmasın” diye konuştu.
Altay’ın satırbaşları şöyle:
“ÜLKEDE HAK ARAMA YERLERİ, HAK YEME YERİNE DÖNÜŞMÜŞSE ARTIK O ÜLKEDE ADALETTEN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL”
“Gezi davasının gerekçeli kararı açıklanmış. Ben daha bakamadım işin doğrusu ancak alışılmış bakmaya da çok gerek duyar mıyız? Bilmiyorum. Şunun için, bir ülkede hak arama yerleri, hak yeme yerine dönüşmüşse artık o ülkede adaletten bahsetmek mümkün değil. Seyahat davasıyla ilgili ve öteki davalarla ilgili olarak Türkiye’de adliye için mahkemeler için yargı için şunu söylemek mümkün. İki tip hakim ve savcı var. Bir tip var ki bunlar sarayın vesayetine, basıncına teslim olmuş, boyun eğmiş, sarayın talimatlarını yerine getiren, infaz memuru üzere, gladyatör üzere çalışan yargı mensupları maalesef var. Bir tip hakim savcımız var ki çok şükür her şeye karşın sarayın basıncına, baskısına, vesayetine karşı vicdanı ortasında kalan ve her şeye karşın vicdanının sesini dinleyen, dinlemeye çalışan ve buna direnen hukuk normları çerçevesinde karar vermek için bütün baskıya karşın çabalayan hakim ve savcıların olduğunu da biliyoruz. Seyahat davasında verilen kararı uzun uzun burada tekrar etmeyeceğim fakat bildiğiniz üzere Osman Kavala’yı, artık beraat ettiği bir husustan tutup, daha evvelce beraat ettiği diğer bir mevzudan ötürü müebbet mahpus cezasına çarptırmak olsa olsa bir hukuk garabetidir. Hukuksuz kanıt bile yok. Hukuksuz bir kanıt olur, deriz; işte bu azapla alındı falan… Bu bile yok. Ortada düzmece kanıt var. Zımnî şahit var. Tümüyle kabahat işleyerek palavradan kanıt sayılabilecek doküman üretme işi var. Bu türlü olduğu vakit ortada diyoruz ki: Bu dava bakımından Erdoğan’ın daha evvel yaptığı açıklamaları da dikkate aldığımızda Erdoğan’ın gölgesi var, hareketi var. Kendince bu türlü bir intikam, hırs, kin güdüsüyle bir karar ortaya koydu. Bu Kavala’ya casus deyip tutukladıktan sonra, casusluk yokmuş demek yargı kararı değildir. Bu bir edep dışılıktır. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu karar, 13 Ağır Ceza’nın aldığı bu karar, üst mahkemelerde tekrar görülecektir ve umarım ki üst mahkemelerdeki yargıçlar, saray ve vicdanları ortasında bir tercih yaparken vicdan ve hukuk normlarının sesine nazaran hareket edeceklerdir. Bu dava, kimseyi yıldırmaz. Ne seyahat davası ne Ekrem İmamoğlu davası ne de Canan Kaftancıoğlu davası, Türkiye’de ne muhalefeti yıldırır ne de susturur. Muhalefet ihaneti söylemeye, muhalefet haksızlığı, hukuksuzluğu dillendirmeye eskisinden daha yüksek bir refleksle ve reaksiyonla devam edecektir.
“KİRALARI, YÜZDE 25’TE SABİTLEYECEĞİZ. BUNA GÜLER MİYİZ? AĞLAR MIYIZ? BİLEMEM. LAKİN 20 YILLIK BETON İKTİSADININ İFLASININ DOKÜMANIDIR BU”
Yeni bir fikir ortaya attılar. Kiraları yüzde 25’ten daha fazla artıramaz kimseye diye kanun teklifi Meclis’e getiriyorlar. Bu türlü bir hazırlık içindeler. Kiraları, yüzde 25’te sabitleyeceğiz. Buna güler miyiz? Ağlar mıyız? Bilemem. Fakat 20 yıllık beton iktisadının iflasının dokümanıdır bu. Yabancıya konut satışının Türkiye’de kiracı mesken sahibi alakasını getirdiği noktanın dokümanıdır. Bu tablo, hem konut sahibini hem kiracıyı mağdur eden bir tablodur. Artık, Erdoğan bir şeyi sabitleyeceksen bırak vatandaşın sahip olduğu konutun, iş yerinin kirasını sabitlemek için kanun çıkarmayı; sen kendi yaptığın artırımları sabitle. Doğalgazı sabitle, mazotu akaryakıtı sabitle, elektriği sabitle ve bu tartışmalar, Türkiye’de hiç yapılmasın.
“BU SAVAŞ HALİNDE OLABİLECEK İŞLERDİR”
Beyefendi doğalgazdan gübreye, elektrikten akaryakıta harikulâde yüzde 400’lere bulan artırımları yapıyor. Burada sabitleme aklına gelmiyor. Vay efendim 2023 Temmuz’a kadar kira artışlarını yüzde 25’te sabitleyeceğiz diyor. Bu savaş halinde olabilecek işlerdir. Lakin Türkiye’de benim bildiğim bir savaş hali yok. Hal böyleyken bu sabitleme mantığı, kendi kusurunu, kendi cürmünün bedelini konut sahiplerine çektirme mantığıdır. Kiracılar mağdur, yüksek enflasyondan ötürü konut sahipleri de çok mağdur. Bu mağduriyetin tek sebebi var: Recep Tayyip Erdoğan. Bu, kayıt dışılığa yol açar. Kimse senin sabitlemene nazaran bu işe uymaz. Tahliye davaları patlar Türkiye’de ya da kayıt dışı olarak bina sahibi der ki: ‘Sen bana 10 bin lira vereceksin lakin resmen 7 bin kira almış üzere süreç yapacağım’ der. Mağdur gariban kiracı da buna uyacak. Türkiye’yi bu prosedürle kayıt dışılığa teşvik eden bir başla da karşı karşıyayız.
“KAVİMLER GÖÇÜ VARDI, ARTIK DOKTORLAR GÖÇÜ BAŞLATTINIZ”
Sağlık çalışanlarıyla ilgili bir paket, şu anda Sıhhat Komisyonu’nda görüşülecek. Sonra da Plan ve Bütçe’de görüşülecek. Daha dün üzere altı ay evvel 1 Aralık günü TBMM’ye bir teklif getirdiler. Biz de yetmez lakin olur dedik. Sıhhat çalışanlarımıza yönelik bir mali düzgünleştirme yapıldı. Üç gün sonra 3 Aralık’ta sabah toplandık. Tabip dışı sıhhat çalışanlarına da katkı yapalım dediler. Olur dedik. Kürsü gerisinde geldi bakan, bürokratlar, ‘Ya biz bunu geri çekiyoruz. Yanlış yapmışız’ dediler. Bu bir sürü sağlıkçıyı; umut verip ondan sonra hayal kırıklığı yarattılar. Ortadan altı ay geçtikten sonra yeni bir paketi güya sıhhat çalışanlarıyla ilgili bir uygunlaştırma paketi ismi altında Meclis’e getirdiler. Aralıkta, döner sermayeden yüzde 457 oranında hisse vereceğiz, artış yapacağız demişlerdi. Artık Meclis’te görüşülen teklifte bu yüzde 265’e düştü. Hani bunlar Türkiye’yi terk eden tabipler için ‘Giden gitsin’ diyorlardı ya. Artık anladık ki ‘hemen gidin’ diyorlar. Sıhhatte vahim bir tablo yaşanıyor. Ankara’nın Mamak ilçesinde oturan bir vatandaş, randevu istediğinde Haymana Devlet Hastanesi’nde vatandaşa randevu veren bir sistemle karşı karşıyayız. Türkiye’nin kimi vilayetlerinde, bir tek genel cerrahın olmadığını biliyor musunuz? Bir tek genel cerrah yok. Kavimler göçü vardı, artık doktorlar göçü başlattınız. Bu tabloda bugün Meclis’e gelen teklif, sıhhat çalışanları için tam bir hayal kırıklığıdır. Tam manasıyla bir alay etme teklifidir.
“3600’Ü DAHA FAZLA BEKLETMEK, OCAK 2023’E UZATMAK, İNSANLARIN UMUTLARIYLA OYNAMAKTIR. GETİRİN, CHP OLARAK KATKIMIZI VERELİM”
“TÜRKİYE’DE BİR AVUÇ MEMNUN AZINLIĞIN HUZUR VE REFAHINI TERCİH ETTİN. KENDİSİ DE BUNU İTİRAF ETMİŞ ZATEN”
Nureddin beyefendi, ışıltılı bakanımız; geçenlerde herkesi kara kara düşündürmesi gereken bir laf etti. Dövizi düşürmek için yüksek faiz artışı yapabilirdik fakat o vakit üretim bundan olumsuz etkilenirdi, biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Yoksa enflasyonu düşürmek için sert önlemler alabilirdik deyip gitmiş. Sonra demiş ki: Bu sisteme kur muhafazalı TL’ye geçerek de bir yandan doları frenledik. Başka yandan da üretimi ve büyümeyi tercih ettik. Sayın Nebati sen büyümeyi ve üretimi tercih etmedin. Sen Türkiye’de bir avuç keyifli azınlığın huzur ve refahını tercih ettin. Kendisi de bunu itiraf etmiş aslında. ‘Bu sistemden dar gelirliler hariç, üretici firmalar, ihracatçılar kar ediyorlar. Çarklar dönüyor’ diyebiliyor. Yani mealen şudur: AK Parti tercihini zenginden yana yaptı. Enflasyon artsın diyor beyefendi. Ne uğruna? Kur muhafazalı mevduat… Artık peynir satar üzere hazine yeri satmaya başladılar. Bütün bunlar ahlak dışılıktır ve vicdansızlıktır. Akıl dışılıkla ilgi şunu merak ediyorum. Ya bir ülke büyüyorsa daima birlikte büyünülür. Bir ülke küçülüyorsa, birlikte küçülünür. Hayır bu türlü değil. Sen inim inim inliyorsun. Banka kar ediyor. Nasıl kar ediyor bankalar söyleyin. Bir yanında beşli çete var, bir yanında da bankalar var.
“BUGÜN DOLAR, 17.13’TÜ. 20 ARALIK’TAKİNE GERİ DÖNDÜK”
Niye bu kur muhafazalı mevduat işine girildi? Dolar, 17.46’ydi. Altı ay evvel 20 Aralık’ta. Kur muhafazalı mevduat diye ucube sistemi getirdiler. Neydi niyet? Doları aşağı çekmekti. Pekala, ortadan 5,5 ay geçti. Bugün dolar kaç lira? Bugün dolar, 17.13’tü. 20 Aralık’takine geri döndük. Pekala Tuncay beyefendiye neden 162 bin lira veriyorsun kardeşim? Kimin parasını veriyorsun? TÜRGEV’in parasını vermiyorsun, ENSAR’ın parasını vermiyorsun. Beşli çetenin parasını vermiyorsun. Bankaların ettiği kardan vermiyorsun. Bağırınca bağırdı oluyor. Sonlanınca sonlandı oluyor. Fakat biz, sonlanınca küfretmiyoruz doğal.
“BEYEFENDİYE NAZARAN ENFLASYON YOK, FİİLİ HAYAT PAHALILIĞI VAR”
Beyefendiye nazaran enflasyon yok, fiili hayat pahalılığı var. Beyefendinin son tabiri. Bu, şu: ‘Bizim standartlarımız bu. Ancak siz standart dışısınız’ diyor. Teknik olarak enflasyon yok ne demek? Dünyada Türkiye’den daha yüksek enflasyona sahip beş ülke var, ben bir tek Arjantin’in yerini ve ismini biliyorum. Oburlarının ismini ve yerini bilmiyorum. Bilmediğimiz küçük küçük ülkeler. 4 milyonun refahı için 80 milyon cefa çeksin diyor Recep Tayyip Erdoğan. Biz de diyoruz ki: ’80 milyonun huzuru için senin ve yandaşlarının yakasına yapışacağız.’ Millet de seni sandıkta alaşağı edecek.
“HALA TÜRKİYE’NİN BAYANLARI SENDEN BİR ÖZÜR BEKLİYOR”
Akıldışılık, ahlak sıkıntısını da beraberinde taşıyor. Hala Türkiye’nin bayanları senden bir özür bekliyor. Ben şunu kastettim de diyemezsin. Bir cumhurbaşkanı, kimseye küfredemez. Çıkacaksın, ‘Kastımı aştım, özür diliyorum’ diyeceksin. Kimden? Bütün Anadolu bayanlarından. Anadolu bayanı bunu bekliyor. Prestiji kaybeden, nezaketi kaybeder. Prestijini kaybettin, nezaketini kaybettin. Küfürbaz oldun. Gücü kaybeden, denetimi kaybeder. Gücü kaybettin, iktisadın denetimini büsbütün elinden çıkardın.”