Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr – Takvimler 1977 yılını gösterdiğinde İngiltere’nin başkenti Londra’nın kuzeyinde bulunan Enfield’de yaşayan Hodgson ailesi, yaşadıkları ilginç olaylarla herkesi şaşkına çevirmişti. Eşinden boşandıktan sonra çocukları Margaret (12), Janet (11), Johnny (10) ve Billy (7) ile birlikte yaşamaya başlayan 47 yaşındaki Peggy Hodgson’ın ev içinde yaşadığı en büyük problem, çoğu zaman 4 çocuğunun yaptığı haylazlıklardan ibaretti. Ancak bu durum 30 Ağustos 1977 gecesi yaşanan tuhaf olayların ardından değişti ve yerini kimileri için hâlâ gizemini koruyan korkunç bir hayalet vakasına, kimileri için de hoş olmayan bir şakaya bıraktı.
KIZININ SÖYLEDİKLERİNE İNANMADI
Her şey 30 Ağustos 1977 gecesi yaşanmaya başladı. Peggy Hodgson’ın çocukları annelerine “İyi geceler” diyerek yatak odalarına çekildi, anne de aşağı kata inerek mutfakta bulaşık yıkamaya başladı. Bir süre sonra çocuklardan Janet’in bağırışlarını duyan Peggy Hodgson, yukarı çıktığında kızını dehşet içinde buldu.
Kızı ona “Benim ve kardeşlerimin yatakları sallanıyor” demesi üzerine sinirlenen anne, kızına sakin olmasını ve kardeşlerini uyandırmamasını söyledi. Odadan çıktıktan sonra aşağı kata inen anne, aşağı kattaki işlerini halletti ve sonra odasına çekildi. Henüz bir dizi gizemli olayın başlangıcında olduklarının bilincinde değildi.
Evde bir gece sonra ilginç bir olay daha yaşandı. Üst kattan bir ses geldiğini duyan anne Peggy Hodgson, çocukları sessiz olmaları için uyarmaya çıktığında gördükleri karşısında şaşkına döndü. Çocukların odasına giren Hodgson, odadaki şifonyerin kendi kendine hareket ettiğini fark etti. Şifonyer, adeta görünmeyen bir güç tarafından itiliyor, kadın şifonyeri eski yerine götürmek için ortaya koyduğu çabalar başarısız oluyordu. Bir gece önce odada bir tuhaflık fark eden kızına sinirlenen anne bu kez dehşet içinde olan biteni algılamaya çalışıyordu.
‘NE YAPACAĞIMIZI BİLMİYORDUK’
Yaşanan olaylar, yıllar sonra yayınlanan bir belgeselde Janet Hodgson tarafından “Her şey arka yatak odasında başladı, şifonyer hareket etti ve ayak sürüme sesleri duyuluyordu. Anneme neler olduğunu anlattık ve kendisi görmeye geldi. Dolabın hareket ettiğini gördü. Geri itmeye çalıştığında başaramadı” şeklinde özetlenecekti.
Peggy Hodgson’ın en büyük çocuğu Margaret ise gördüklerinden sonra büyük korkuya kapıldıklarını belirterek, yaşananlar için şunları söyleyecekti:
“Evde tuhaf küçük sesler vardı, ne olduğunu anlayamıyordunuz. Hiçbirimiz uyuyamadık. Üstümüzü giydik ve odadan hızlıca ayrıldık. Bu sırada komşularımızdan yardım istedik. İri bir inşaat işçisi olan komşumuz Vic, neler olduğunu anlamak için evimize girdiğinde gördükleri karşısında onun da korkuya kapıldığını fark ettik. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Hiç bu kadar korkmuş bir adam görmemiştim.”
POLİS BİLE ÇARESİZ KALDI
Peggy Hodgson ve komşuları, yaşanan olaylara bir anlam veremeyince son çare olarak polisi aramaya karar verdi. Ancak kısa bir süre sonra eve ulaşan polis memurları da gördükleri karşısında şaşkına döndü.
Evdeki bazı mobilyalar kendi kendine hareket ediyordu ve polislerin yaptığı incelemede bu mobilyalara bağlı olan bir ip veya kablo bulunamamıştı. Yaşanan olayın adli bir vaka olmadığını belirten polisler, yapabilecekleri bir şey olmadığını söyleyecek ve evden ayrılacaktı.
Yaşanan garip olayların devam etmesi üzerine basınla temasa geçen ailenin evi, bir süre sonra birçok gazeteci tarafından ziyaret edildi. Ailenin yaşadığı olaylar bir noktadan sonra sadece İngiliz basını için değil dünya basını için de gündem maddelerinden biri haline geldi.
HERKES MİNİK JANET ÜZERİNE YOĞUNLAŞTI
Bölgeyi ziyaret eden İngiltere merkezli Daily Mirror gazetesinin fotomuhabiri Graham Morris, evde yaşanan olayları “Kaos vardı, her şey ortalıkta uçuşmaya başladı, insanlar çığlık atıyordu” şeklinde özetledi. Yaşanan olayların bir kısmı fotoğraf makineleriyle belgelenmişti. Görgü tanıkları ise özellikle 11 yaşındaki minik Janet üzerinde yoğunlaşmıştı.
Tanıklar, Janet’in bilinmeyen bir güç tarafından ilk önce havaya kaldırıldığı ardından da fırlatıldığını iddia ediyordu. Zaman zaman transa giren Janet, “Ölmeden hemen önce kör oldum, sonra kanama geçirdim, uyuyakaldım ve alt kattaki köşedeki sandalyede öldüm” şeklinde konuşuyor, bu duruma şahitlik edenler konuşan kişinin daha önce burada yaşarken hayatını kaybeden Bill Wilkins’in, Janet’in içine giren hayaleti olduğunu düşünüyordu.
Aile daha sonra, Psişik Araştırmalar Derneği’nden (SPR) yardım istedi. Dernek yetkilileri, bu durumun bir ‘poltergeist’ (rahatsız edici ruh) vakası olduğunu düşünüyordu ve bu olayla ilgili aileye yardımcı olması için ‘Bu Ev Perili’ adlı bir kitabın yazarı olan ve ‘poltergeist uzmanı’ olarak anılan araştırmacılar Maurice Grosse ve Guy Lyon Playfair’i gönderdi.
‘HERKES KAOS İÇİNDEYDİ’
Paranormal olaylar üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Grosse, yıllar sonra yapılan bir röportajda Hodgson ailesinin evine ilk girdiğinde hissettiklerini şöyle anlatacaktı:
“Oraya gider gitmez olayın gerçek olduğunu anladım çünkü ailenin durumu kötüydü. Herkes kaos içindeydi. Oraya ilk geldiğimde bir süre hiçbir şey olmadı. Daha sonra odada uçan oyuncak parçaları ve bilyeler gördüm. Olağanüstü olaylar yaşanıyordu. Mutfakta duruyordum ve masanın üstünde duran bir tişörtün odanın diğer tarafına uçtuğunu gördüm.”
‘AİLEMİZİN BİR PARÇASI OLMAK İSTİYOR GİBİYDİ’
Janet ise yaşadıklarını “Kimsenin anlamadığı bir güç tarafından kullanıldığını hissettim. Gerçekten bunun hakkında çok fazla düşünmeyi sevmiyorum. Poltergeist’in gerçekten ‘kötü’ olduğundan emin değilim. Sanki ailemizin bir parçası olmak istiyormuş gibiydi. Bize zarar vermek istemedi. Orada ölmüştü ve dinlenmek istiyordu. İletişim kurabilmesinin tek yolu benim ve kız kardeşimdi” diye anlattı.
Yaşanan olaylar sebebiyle okulda ve sokakta akran zorbalığına maruz kaldığını dile getiren Janet, “Okulda zorbalığa uğradım. Bana ‘Hayalet Kız’ diye sesleniyorlardı. Kardeşime de ‘Hayalet Ev’deki ucube çocuk’ deniyordu. Gazetelerde bizim hakkımızda ‘Şeytan tarafından ele geçirildi’ başlıkları atılıyordu” dedi.
Maurice Grosse ve Guy Lyon Playfair’in evlerine geldiği dönemde onları test etmek için bazı olayları uydurduklarını itiraf eden Janet, “Evet, bir veya iki kez sahte fenomenler yarattık. Grosse ve Playfair’i denemek istemiştik. Ancak bu sahte olayları tüm olaylar tüm olayların yüzde 2’si olacak kadar azdı” dedi.
POPÜLER KÜLTÜRDE DE KENDİNE YER BULDU
Hodgson ailesinin evinde yaşanan garip olaylar, Janet’in anlatmasına göre 1978 sonbaharında evi bir rahibin ziyaret etmesiyle kısmen son buldu. Ancak evdeki garip sesler ve ilginç olaylar eskiye oranla daha az olacak şekilde devam etti. Basının aile üzerindeki ilgisi dağıldıktan sonra Janet 16 yaşında evlenerek evden ayrıldı.
Janet’in küçük kardeşi Johnny henüz 14 yaşındayken kansere yenik düştü. Janet’in annesi daha sonra göğüs kanserine yakalandı ve 2003’te hayatını kaybetti. Janet, 18 yaşındayken uyuduğu sırada kendi oğlunu kaybetmenin acısını yaşadı. Popüler kültüre de iz bırakan alenin hikâyesi, bugüne kadar birçok dizi ve filme konu oldu ve hâlâ birçok kişinin ilgisini çekmeye devam ediyor. Olay, son olarak 2016 tarihli ABD yapımı ‘The Conjuring’ serisinin ikinci filminde ele alınmış ve film 320 milyon dolarlık (yaklaşık 9 milyar 138 milyon lira) hasılat yakalamıştı.
Enfield olayı, üzerinde en çok araştırma yapılan olaylardan biri olma özelliğini günümüzde dahi sürdürüyor. Kimi uzmanlar, yaşanan olayların arkasında ergenlik döneminde olan çocukların yaşadığı bazı psikolojik sıkıntıların yattığını söylese de kimileri ise olayların arkasında bir hayaletin olduğunu gösteren ciddi belirtilerin mevcut olduğunu düşünüyor.